İlker Başbuğ'dan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yanıt!
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Özel Yetkili Mahkemeler ile ilgili yaptığı açıklamaya sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yanıt verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un "2009’da askerlerin özel yetkili mahkemelerde yargılanma teklifini getirenler araştırılsın" açıklamasına tepki göstererek milletvekillerine "Başbuğ’a dava açın" çağrısında bulunmuş, 'Bu öyle botu gösteremeye benzemez' ifadelerini kullanmıştı.
Erdoğan'ın kendisini eleştiren ifadelerine yanıt veren Başbuğ ise, tartışma konusu olan yasa değişikliğiyle ilgili olarak "Bu iki değişiklik yapılmamış olsaydı Kayseri ve Erzincan soruşturmaları ile 2009 yılında bile FETÖ’ye ciddi bir darbe indirilebilirdi" yorumunda bulundu.
Başbuğ'un internet sitesinde yayınlanan 'Suçlamalara karşı gerçekler' başlıklı cevap metni şu şekilde:
"1. 28 Ağustos 2008 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı görevine başladım.
FETÖ liderine gönderilen bir mektuptaki “yeni Genel Kurmay
Başkanı’nın Zatı Alinize ve yapılan hizmetlere bakışı son derece
menfidir.” ifadesi göreve başladığım ilk günlerden itibaren
FETÖ’nün hedefine konulduğumu açıkça göstermektedir.
Görevde bulunduğum 2 yıl FETÖ tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerine
karşı kurulan komplolara karşı mücadele ile geçti.
Bu mücadele çerçevesinde;
12 Haziran 2009 tarihinde sözde “İrtica ile Mücadele Eylem
Planı”nın basında yer alması üzerine Genelkurmay Askeri Savcılığı
tarafından soruşturma açıldı. Soruşturma konusu suç askeri mahalde
asker kişi tarafından işlendiği iddia edilen bir suçtur. Askeri
Savcılık yaptığı soruşturma sonucunda 24 Haziran 2009 tarihinde
Kovuşturmaya Yer Olmadığı kararını verdi.
4 Mart 2009 tarihinde Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı Kayseri’de asker ve sivillerden oluşan gizli bir yapılanmayı tespit etti. Asker şahıslar ifadelerinde ışık evlerinde yetiştiklerini itiraf ettiler, hakkında soruşturma yapılan 5 sivil kişiye ise ulaşılamadı.
07 Ocak 2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
tasarısı Başbakan’ın imzasıyla Hükümet tasarısı olarak
sunulmuştu.
Bu Hükümet tasarısındaki maddelerin görüşülmesinin tamamlanmasını
müteakip 26 Haziran 2009 tarihinde gece yarısı saat 00:59’dan
itibaren Hükümet tasarısında olmayan iki adet önerge
sunulmuştur.
Birinci önerge ile asker olmayan kişilerin askeri mahkemelerde
yargılanmasına son verilmesi amaçlanmıştı. 3 Kasım 2016 tarihinde
TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonundaki beyanımda ifade
ettiğim gibi “Bu değişiklik tartışılabilir. Demokratik ülkelerde
sivil şahıslar sivil mahkemelerde yargılanabilir.” Ancak,
unutulmamalıdır ki bu değişiklikten ilk faydalanacak kişilerin
FETÖ’nün TSK’ya karşı Kayseri’de kurduğu komploya katılan beş sivil
olduğu ortadadır.
Birinci önerge-CMK 3. Maddeye ek yapılmasına ilişkin
İkinci önerge ile bir kelime değişikliği ile askeri şahısların
askeri mahallerde işledikleri suçlar nedeniyle sivil mahkemelerde
yargılanmasının önü açılıyordu. Burada önemli olan nokta bu önerge
ile getirilmesi istenilen değişikliğin Anayasa’nın Askeri
Mahkemelere ilişkin 145. maddesine açıkça aykırı olmasıydı. Hukukun
üstünlüğünü öncelikle gözetmesi gereken Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde Anayasa’ya aykırı olduğu açıkça ortada olan bu
önergenin getirilmesindeki dikkat çekici bir diğer nokta ise
Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın 24 Haziran 2009 tarihinde vermiş
olduğu Kovuşturmaya Yer Olmadığı kararından 2 gün sonra
olmasıdır.
İkinci önerge-CMK 250. Maddede iki kelimenin değiştirilmesine
ilişkin
30 Haziran 2009 tarihinde Albay Dursun Çiçek İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından ifadeye çağrıldı ve tutuklandı. Anayasaya
aykırı olmasına rağmen yasa değişikliği ile amaçlanan yasal zemin
gerçekleştirilmiş oldu. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan
Cihaner’in yürütmekte olduğu soruşturmanın FETÖ’ye ulaşması üzerine
Erzurum Özel Yetkili Savcılığı soruşturmaya müdahale etti.
Savcılık, Dursun Çiçek’in hazırladığı iddia edilen İrtica ile
Mücadele Eylem Planı’nın uygulama alanının 3. Ordu Karargahı
olduğunu ileri sürüyordu. Bu açıdan Dursun Çiçek’in durumu FETÖ
için önemliydi.
Yukarıda anlatılan olaylar ve yasa değişiklilerinin zamanlaması
yasa değişikliklerinden FETÖ’nün istifade ettiğini ortaya
koymaktadır. Bu yasa değişikliği yapılmamış olsaydı Kayseri ve
Erzincan soruşturmaları FETÖ’nün ciddi şekilde aleyhine
gelişebilirdi. Dolayısıyla, sebep-sonuç ilişkileri göz önüne
alındığında, 7 Ekim 2015 günü, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ndeki
duruşmada söylediğim gibi, iki önerge ile gerçekleştirilen yasa
değişikliklerinin FETÖ tarafından istenildiği ileri
sürülebilir.
28 Ocak 2020 tarihinde bir televizyon kanalında bir programa
katıldım. Programda FETÖ’nün siyasi ayağına ilişkin söylediğim bazı
hususlar şu şekildedir:
Her yere sızmış bir örgütün siyasi partilere sızmadığını düşünmek
akla ziyandır. Hatta her partide de olabilir. Ama bunların kim
olduğuna ben karar verici olamam, yorum yapamam. Yargının
çıkartması lazım. Burada da siyasi iradenin ağırlığını koyması
lazım. …… 26 Haziran 2009 günü TBMM’de gerçekleşen bir somut olayı
incelesinler üzerine gitsinler. Siyasi ayakla ilgili olarak bir
sonuca da varabilirler de varmayabilirler de. ….. Önergeyi
kastederek teklifi kim hazırladığını bilmiyorum. ….. İki önerge de
FETÖ komploları ile bağlantılıdır. … O tarihteki Anayasa maddesine
atıfla Anayasanın asker kişilerin askeri mahalde işledikleri
suçların Askeri Mahkemelerde yargılanmasına amirdir. Yasa
Anayasa’ya aykırı olamaz. ….. Konuyu MGK gündemine de getirdik,
yanlış olduğunu ifade ettik. Ancak, dinletemedik. ….. Asker
kişilerin askeri mahalde işledikleri suçların askeri mahkemede
yargılanmasını engelleyen değişiklik maddesi Anayasa Mahkemesince
21 Ocak 2010 tarihinde iptal edildi.
Anayasa Mahkemesi bu kararıyla ne kadar haklı olduğumuzu göstermiş
oldu.
5 Şubat 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı’nın Grup Toplantısında
yaptığı konuşmada önem arz eden bazı noktalar şöyledir:
“25 Haziran 2009’da geçen düzenlemenin amacı darbelere zemin
hazırlanmasını önlemekti. Darbelere zemin hazırlayan hukukun
işlemesinin önüne geçen yanlış bir uygulamanın düzeltilmesidir. Suç
işleyen kişinin asker kimliğinin ona ayrıcalık tanımasının hukukta
yeri olamaz.”
“Eski bir genelkurmay başkanı bu düzenlemeyi bahane ederek
Meclisimizi itham eden açıklamalar yapmıştı.”
“Tüm partilerin desteği ile çıkarılan bir düzenlemenin üzerine FETÖ
gölgesi düşürülmeye çalışılması en hafif tabiriyle Meclis’e
saygısızlıktır.”
Darbelere zemin hazırlanmasını önlemek amacıyla yapılacak düzenlemelere ilkesel olarak karşı çıkılamaz. Ancak askeri şahısların askeri mahallerde işledikleri suçlar nedeniyle sivil mahkemelerde yargılanmasına ilişkin 26 Haziran 2009 tarihinde yapılan düzenleme Anayasa’ya aykırıdır. Hukuk devletinde böyle bir uygulamayı nereye koyacaksınız?
Televizyon programındaki konuya ilişkin konuşmadan Türkiye Büyük
Millet Meclisini ve bazı üyelerini ismen itham eden bir sonuç
çıkartılması doğru değildir. Amacımız Hükümet tasarısında yer
almayan bu iki değişiklik önergesini ilk gündeme getireninin kim
olduğunun, önergelerden birinin Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu net
olmasına rağmen bu önergelerin nasıl benimsendiğinin, kendisine
Anayasa’ya aykırılığı defalarca anlatılmasına rağmen dönemin
Cumhurbaşkanı tarafından da neden ve nasıl onaylandığının
sorgulanmasıdır.
Askeri şahısların askeri mahallerde işledikleri suçlar nedeniyle
sivil mahkemelerde yargılanmasına ilişkin düzenlemeye ilişkin
Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin o günkü
yetkililerinin son günlerde basına yansıyan açıklamaları ve Ana
Muhalefet Partisi’nin bu düzenlemeyi o günlerde hemen Anayasa
Mahkemesine götürmesi adı geçen partilerin bu önergeyi
desteklemediklerini göstermektedir.
Televizyon programındaki konuşmamızın kapsamı Hükümet tasarısı
dışında iki önerge ile yapılan düzenlemeler olup esasen bunların
üzerine FETÖ gölgesi düşürmek değil gece yarısı yapılan bu
düzenlemelerden FETÖ’nün istifade ettiğinin ortaya
konulmasıdır.
Hükümet tasarısının dışında gece yarısı getirilen ve 13 dakika
içerisinde kabul edilen bu iki önergeden en çok istifade eden FETÖ
olmuştur. Bu iki değişiklik yapılmamış olsaydı Kayseri ve Erzincan
soruşturmaları ile 2009 yılında bile FETÖ’ye ciddi bir darbe
indirilebilirdi.
Göreve başladığı ilk günde FETÖ tarafından hedef alınan ve görev
süresi olan iki yıl boyunca FETÖ komploları ile mücadele eden, o
günlerde “FETÖ tehdidi bugün bize, yarın size” diye siyasi iktidarı
uyaran bir Genelkurmay Başkanının, bugün karşı karşıya bırakıldığı
bu durum herkesten önce FETÖ’yü sevindirecektir.
Dün olduğu gibi bugün ve yarın da Türk Milletine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı duymuş olduğumuz saygı ve sorumluluklarımız çerçevesinde doğru bildiklerimizi söylemekten hiçbir şey bizi alıkoyamayacaktır.
Takdir Yüce Türk Milletinindir"