İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Kadını vuracağına kendini vur
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Mülki İdare Amirleri Eğitim Semineri" programına katıldı.
Bakan Soylu kadına şiddet gösterenlere seslenerek, “Kadını vuracağına kendini vur, delikanlısın ya” dedi.
İçişleri Bakanı Soylu ayrıca ailenin önemine değinerek, “Yapacağımız tek bir işlem var. Aile kavramına sımsıkı sarılmak” dedi.
Seminerde bir konuşma yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Şenay Aybüke Yalçın gibi Necmettin Yılmaz gibi gencecik yaşlarında bu ülkenin çocukları doktor olsun, mühendis olsun, bilim insanı olsun, sanatkar olsun diye emek verirken, hain terör örgütü PKK tarafından şehit edilmiş tüm öğretmenlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum. Dün annelerinin, babalarının röportajlarını dinledim, bu sabaha karşı. ’Yine olsa yine öğretmen yapar, yine aynı yere gönderirim’ dediler. Biz asaletli bir milletin evlatlarıyız" diye konuştu.
Soylu, "Bildiğiniz gibi 25 Kasım, tüm dünyada ve bizde, kadına yönelik şiddetle mücadele günü olarak ilan edilmiştir. Uluslararası alanda böyle bir gün varsa, demek ki küreseldir ve tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Farklı kültürlerde, farklı zamanlarda bu konuda yaşanmış pek çok hadise, pek çok mağduriyet var. Kur’an-ı Kerim’de kız çocuklarının öldürülmemesi, kadınlara güzel davranılması yönünde ayetler, hatta bizatihi Nisa isminde bir sure var. Yine bu konuda bizzat Resulullah’ın hadisi şerifleri, ikazları, kendi hayatındaki örnek davranışları, nezaketi ve hassasiyeti var" ifadelerini kullandı.
Şiddet uygulayan erkeklere seslenen Bakan Soylu, “2019’da 336, 2020’de 20 Kasım itibariyle, 234 kadın aile içinde, kadına yönelik şiddet kapsamında cinayetten hayatını kaybetmiştir. Geçen yıl ilk 10 aylık periyotta can kaybı 308 idi. Yüzde 24’lük bir düşme var ama bizim için yeterli değildir. Bizim için buradaki rakam çok net söylüyorum, bir kadın cinayeti bile toplumumuza, inancımıza, öğretimize, medeniyetimize, Yunus’umuza, Mevlana’mıza, Hacı Bektaş’ımıza yakışmaz. Bu kadar açık ve net. Elbetteki kanunlarla gerekli her şeyi yapabilmek, temel sorumluluğumuzdur, ayrı. Ama toplumumuzda her şey kanunla belirlenmiş değildir. Biz bir milletiz. Tekrar söylüyorum. Her şey suç ve ceza kavramında düşünülmemelidir. Bu yapılıyor zaten. Herkes kendi oto kontrolünü, milletimiz kendi oto kontrolünü, kendi değerlerimiz çerçevesinde yapabilme kabiliyetine sahiptir. Biz böyle bir milletiz. İyiliği, yardımı, ayıbı, iyiyi, kötüyü tarif edebilen bir milletiz. Aileyi, anneyi, babayı bizi bu kavramlar ayakta tutmaktadır. Hakikaten ben anlamıyorum. Hakikaten anlamıyorum. Kadına şiddet ne demektir? Dövmek, şiddet ortaya koymak, bunlar ne demektir? Bu yakışır mı? Bizim anlayışımızla örtüşür mü? Sinirlenecekmiş. Kadını vuracağına kendini vur, delikanlısın ya. Neyini tatmin ediyorsun ya, neyini? Bizi baştan çıkarmasınlar. Bu işi yapanlara sesleniyorum. Bizi burada baştan çıkarmasınlar. Onun için, biz sorumluluklarımızı yerine getireceğiz ve bu meseleyi çözmek durumundayız. Avrupa’ya ve dünyaya, güya o gelişmiş, medeniyetleriyle her tarafta övünç duyduklarını ifade eden Avrupa’ya ve dünyaya, bu meselenin nasıl çözüldüğünü; inancımızın, kimliğimizin, aile yapımızın nasıl bu meseleyi çözdüğünü göstermek durumundayız” şeklinde konuştu.
Anadolu coğrafyasının en önemli temel direğinin aile
kavramı olduğuna vurgu yapan Bakan Soylu, şöyle devam
etti:
“Dikkat edin hiçbir zaman aile kavramından bahsetmez bu ideolojik
kadın dernekleri. Hiç bahsetmezler. Hiç. Onlar için aile önemli
değil. Bizim için önemli. Bizim medeniyetimizin otağı direğidir.
Tam da bu otağı direğini yıkmak isteyen batı ve Avrupa
emperyalizmidir. Bu kadar açık ve net. Kimi zaman kültürel
baskılar, kimi zaman ekonomik baskılar ile kimi zaman dinimize
inancımıza, geleneğimize, göreneğimize, aile, baba, ata
öğretilerimize saldırırlar. Yıllardan beri dertleri budur. Bu
Anadolu coğrafyasında aile kavramını nasıl yok ederiz. Nasıl
parçalarız. Nasıl böleriz. Nasıl ayrıştırırız. Nasıl yere sereriz.
Bütün dertleri bu.
Kıymetli mülki idare amirleri. Yapacağımız tek bir işlem var. Aile kavramına sımsıkı sarılmak. Bu coğrafyanın bize bıraktığı en büyük emanetlerden bir tanesidir aile kavramı. Anne, baba, çocuk dede, hala, nine, amca, yenge bu bizim kavramımızdır. Bu bizim varlığımızın sebebidir. Biz Avrupalılara, batılılara benzemeyiz. Annelerimizi babalarımızı huzur evlerine bırakıp, on yıllarca yanına uğramayan bir anlayışı taşımıyoruz. Onlar için mühim değildir. Yetiştirmiş, büyütmüş bir kenara atmış. Eğer aile kavramı dört başı mamur bir şekilde yönetilirse bu meselelerin önemli bir bölümünü çözeriz.”