Yargıtay'dan emsal çalıntı kredi kartı kararı
Toplu taşıma aracına binen kişinin çalınan kişinin, kartından alışveriş yapıldı. Durumu gerekli yerlere bildiren kişi, bu durumdan bankayı sorumlu tuttu. Yargıtay kararını verdi.
2005 yılında meydana gelen olayda, bindiği şehir içi minibüste yankesici tarafından kredi kartı çalınan tüketici, durumu fark eder etmez banka müşteri hizmetlerine ulaşarak çalınan kartın kullanıma kapatılmasını talep etti.
Ancak bu sırada yankesici, M.D.'nin işlettiği kuruyemiş
dükkânından şifresini bilmediği kartla imza karşılığında tam 4 bin
liralık işlem yaptı.
Hırsızın yaptığı alışverişin de bedelini ödemek zorunda kalan
mağdur vatandaş, Tüketici Mahkemesi'ne başvurdu.. Hem banka hem de
kartın kullanıldığı iş yeri sahibi ve işletmecisi hakkında maddî ve
manevî tazminat davası açtı.
Kredi kartının çalınması ve kullanılmasında bir kusuru olmadığı halde binlerce lirayı davalı bankaya ödemek zorunda kaldığını, diğer davalı M.D.'nin ceza mahkemesinde yargılandığını ve bu eylem sebebiyle dolandırıcılık suçundan cezalandırıldığını, davalıların müşterek ve müteselsil sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürdü. Bin 920 liralık manevî tazminatın, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istedi.
BANKA DAVANIN REDDİNİ İSTEDİ AMA...
Davalı banka, dava konusu alışverişin saat 14.39’da, davacının
bildirmesinden 4 dakika önce gerçekleştiğini, sözleşmenin 19.
maddesine göre, bildirimin bankaya ulaşmasından önceki harcamalar
sebebiyle bir sorumluluklarının bulunmadığını savunarak davanın
reddini diledi. Davalı esnaf M.D. ise, rutin bir alışveriş
olduğunu, bir kusurlarının bulunmadığını, kredi kartını özenle
saklamadığı için davacının sorumlu olduğunu savunarak davanın
reddini talep etti.
TEMYİZE GİDİLDİ
Mahkeme; davalı banka hakkında açılan davanın reddine, diğer davalı
M.D. hakkında açılan davanın kısmen kabulü ile 1.645 TL’nin dava
tarihinden itibaren reeskont faiziyle davacıya verilmesine, fazla
ve manevî tazminat talebinin reddine karar verdi. Hüküm, davacı ve
davalılar tarafından temyiz edildi. Yargıtay 13. Hukuk Dâiresi,
olayda bankanın da sorumluluğunun olduğuna dikkat çekip kararı
bozdu. Mahkeme ilk kararında direnince devreye Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu girdi
MAHKEME BANKAYI
KUSURLU BULDU
Hukuk Genel Kurulu, olayda bankanın da kusurlu olduğuna karar verdi. Bankaların, devletin yoğun denetimi ve müdahalesi altında bulunan, ruhsata tâbi şekilde ve kendileri için belirlenmiş özel ilkelere uymak şartıyla faaliyet gösterebilen kuruluşlar olduğu hatırlatıldı.
Kararda, ''Bankacılık sektörüne özgü bu durum, bankalarla muhatap olan geniş halk kitlelerinin bankalara karşı özel bir güven duygusu beslemelerine yol açmaktadır. Hukuken korunmaya değer olduğu sürece bu güven, bankaların diğer ticarî işletmelerden ve klasik şirket türlerinden farklı hukukî sorumluluk kurallarına tâbi tutulmalarını mecburi kılar. Kamu nezdindeki bu güven sebebiyle bankalar, gerçekleştirdikleri işlemlerde sıradan bir tacirin basiretli davranma yükümlülüğünden daha nitelikli bir özen borcu altındadırlar. Banka ile kart sahibi arasında sürekli borç ilişkisi doğuran çerçeve sözleşme mahiyetindeki hukukî ilişki kapsamında kart sahibine, bankaya ve kredi kartının işlem gördüğü pos cihazının sahibi iş yerine birtakım yükümlülükler düşer. Sadakat, özen ve sır saklama borcu, BK’nın 390/2 maddesinde düzenlenmiş; maddede 'vekil, müvekkile karşı vekâleti iyi bir sûrette îfâ ile mükelleftir.' denilmiştir. Sadakat borcu, vekilin kendisine değil başkasına ait bir işi görmesinden ve işini gördüğü kimsenin menfaat ve iradesine uygun hareket etmesinin vekâletin zorunlu bir unsuru olmasından çıkarılabilir. Başka bir deyimle, vekil sadakat borcu gereği olarak, müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak ve ona zarar verecek davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür.''
Kararda; kredi kartının üçüncü kişi tarafından hukuka aykırı kullanımının engellenmesi için kart veren kuruluşa ve üye iş yerlerine düşen özen yükümlülüklerinin yanı sıra, kart hâmiline de kartın korunması ve muhafaza edilmesi, kartın kötüye kullanılmasından haberdar olduğu andan itibaren en kısa sürede bankayı durumdan haberdar etmek gibi birtakım yükümlülükler düşeceği hatırlatıldı.
KARAR OY BİRLİĞİYLE BOZULDU
Kararda, ''Açıklanan kanunî düzenlemeler ve somut
olayın oluş şekline göre, kartın muhafaza ve saklanmasında davacı
tüketicinin kusurlu bir eylemi olduğuna dair dosya kapsamına
yansıyan herhangi bir delil bulunmamıştır. Davacı durumu fark eder
etmez derhal bankaya bildirerek bu yönden de sorumluluğunu yerine
getirmiştir. Bu durumda, gerçekleşen zararda davacıya
atfedilebilecek kusur bulunmamaktadır. Yalnızca imzayla ve davacı
tüketicinin kart kullanım alışkanlıklarına göre oldukça yüksek
miktarda alışveriş yapıldığı anlaşılan olayda, bankanın o günün
şartlarına göre yeterli olmayan, güvenlik zafiyeti taşıyan bir
sistem kullanıp kullanmadığının gerekirse konusunda uzman
bilirkişiler marifeti ile araştırılması ve neticesine göre karar
verilmesi gerekirken davacı ağır kusurlu kabul edilip davalı
bankanın sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesi ile Banka yönünden
maddî tazminat talebinin reddine karar verilmesi de hukuka
aykırıdır. Sonuç itibariyle direnme hükmünün bu değişik gerekçe ile
bozulması gerekir. Kararın bozulmasına oy birliği ile karar
verilmiştir.'' denildi.