Şehir Üniversite'sinde neler oluyor?
Bir süredir medyanın da gündeminde olan Halk Bank ve Şehir Üniversitesi arasındaki durum neden çıktı? Şehir Üniversitesi iktidar tarafından batırılmak mı isteniyor? İşte bu soruların cevapları...
Şehir Üniversitesi nasıl oldu da batma noktasına geldi? Ahmet
Davutoğlu'nun kurucusu olduğu üniversitenin son günlerde yaşadığı
zor durumlar bir kesim tarafından iktidara fatura edilmek
isteniyor. Peki işin aslı ne?
Yeni Şafak yazarı Levent Yılmaz bugün köşesinde bu sorulara cevap
verdi. Yılmaz Şehir Üniversitesi ile ilgili yaşanan süreci
anlatarak konunun siyasi olarak tartışılmasının yanlış olduğunu
altını çizdi.
İŞTE ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ'NDE YAŞANANLAR
Şehir Üniversitesi 2016-2018 yıllarında kampüs inşaatında kullanmak
üzere Halkbank’tan kredi almış. Yani kurucu vakfın yeni bir kampüs
inşaatı için ya yeterli parayı vermemesi ya da verememesi yüzünden
krediye ihtiyaç duyulmuş. Böylelikle iki tüzel kişi arasında hukuki
ilişki başlamış ve Halkbank, üniversitenin inşaatının finansmanını
kredilendirmiş. Banka üniversiteye kredi kullandırırken her kredide
yapmak zorunda olduğu üzere teminat istemiş, üniversitenin
gelirleri ve öngörülen öğrenci sayıları üzerinden ciro tahminlerini
yapmış. Ancak nihai aşamada, üniversitenin ana bağışçısının
çekilmesi, öngörülen öğrenci sayılarına üniversitenin ulaşamaması
ve nihayet tahmin edilen ciroların elde edilememesi kredi
ödemelerinde aksamalara neden olmuş. Bu noktada ise bankanın
aksayan taksit ödemelerinde vade ötelemesi dahil pek çok kolaylığı
üniversiteye sağladığı da biliniyor.
Ancak tüm bunlara rağmen borç ödenememiş ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin daha önceden üniversiteye tapu devri yapılan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndaki arazinin, devir iptaline ilişkin davayı kazanması ile de bankanın alacağına ilişkin teminat ortadan kalkmış. Hal böyle olunca da Halkbank kredinin nasıl ödeneceğine ilişkin olarak üniversite ile görüşmeler yapmış ve finansal olarak uygun bir çözüm önerisi üniversite tarafından sağlanamayınca her kredide yapması gereken hukuki işlemleri başlatmış. Bu durumu Şehir Üniversitesi’nde ders veren ticaret hukuku, finans ve işletme alanındaki akademisyenler ile istişare ederlerse üniversitenin içine düştüğü durumun teknik ve hukuki nedenlerden kaynaklandığını sanırım onlar da ifade edecektir.
KONUYU YANLIŞ ŞEKİLDE TARTIŞMAK
Şehir Üniversitesi’nin içinde olduğu duruma ilişkinin konunun yanlış tartışıldığı kanaatini taşıyorum. Her ne kadar burası bir vakıf üniversitesi olsa da tüzel bir kişilik olarak finansmanının iyi yönetilmesi gerekirdi. Vakfın ana bağışçısı konumundan çekilen Murat Ülker, ayrılmadan önce üniversiteyi borçlanma konusunda uyardıklarını söylüyor. Öğrenci sayısı artırılamıyor, borçlar ödenemiyor, kredinin teminat konusu olan arazinin usulsüz tahsis edildiğine yönelik mahkeme kararı çıkmış, vakıf ana bağışçıyı kaybetmiş, yenisini bulamamış ama oluşturulan algı hükümetin ve kamu bankasının üniversiteyi bu duruma soktuğu yönünde.
Özetle, konu teknik alanlar yerine algısal düzleme çekilerek tartışılıyor ki bunun başta üniversitenin kendisi olmak üzere kimseye faydası yok. Üniversitenin finansal yönetimindeki teknik kalitesizliğin dayanaksız kamusal baskı oluşturularak örtülmesi, tamamen teknik ve hukuki bir konunun sanki siyasiymiş gibi yansıtılması, bir kamu bankasının mevzuat dışı işlemlere başvurmadığı için suçlanması, her zaman vakıf üniversitelerinin gelişmesine yönelik inisiyatif alan YÖK’ün ve daha önce hiç olmadığı kadar güçlü bir şekilde vakıf üniversitelerinin önüne açan/destekleyen bir hükümetin töhmet altında bırakılması her şeyden önce “üniversite” adını taşıyan bir kurumun sahip alması gereken akademik, etik, ahlaki ve hukuki niteliklerle uyuşmuyor.